Dijital, Ömürden Çalarsa…
Tarihin başladığı ilk günden bugüne, insanlık sürekli bir arayış içerisinde oldu. Süregelen bu süreçte asıl motivasyon insan hayatına katkı sunmak, bu hayatı daha güzel yaşamak ve yaşatmaktı. Bu amaçla çıkıldı iletişim teknolojileri yolculuğuna.
Geçen her gün bu alanda şaşırtacak seviyede yenilikler çıktı insanlığın karşısına. Bunların faydalı mı zararlı mı olduğu tartışılageldi. Her birimiz bunları duyduk, dinledik, okuduk; kullanımına göre değişir deyip geçtik...
Şimdi dikkatlerimizi başka bir noktaya çekelim. Ortalama bir insan ömrünün 80 yıl olduğunu varsayalım. 20 yaşından öncesini de hesaba katmayalım. Günde ortalama 4 saat ekran süresi kullanımı demek geriye kalan, verimli denilen 60 yıllık ömrün tamı tamına 10 yılını gözünü ekrandan ayırmadan geçirmek demek. Korkunç değil mi? Şimdi her birimiz dönüp ömründen günlük çalınan zamanı hesaplayabilir. Bir daha geri gelmeyecek bir ömrün ne kadar süresini gözümüzü ekrana hapsederek yaşayacağız?
Hayat, planlı bir şekilde yaşanması gereken sınırlı bir süre. Bu süreyi etkili ve dolu bir şekilde değerlendirmek ona büyük anlamlar yüklemek gerekiyor. Büyük anlamlar yükleyebilmenin ilk şartı planlı olmak ve bu süreyi etkili bir şekilde kullanmak. Geriye dönüşün olmadığı geçen her sürenin telafisinin bir daha olamayacağı gerçeği bizlere büyük sorumluluklar yüklemektedir. Bu hayattan kendi payımıza düşeni almak için boşluklara ve zaman kayıplarına engel olmamız gerekiyor. Kişilerin en değerli yatırımlarının kendilerine yaptıkları yatırım olduğu tarih boyunca ismini tarihe kazımış kişilerin örnekleri ile karşımıza çıkmaktadır. Eğer kendimize yatırım yapmak istiyorsak, parmaklarımızı ekranda yukarı kaydırarak tükettiğimiz ömür sermayemizin üstünden çekmek zorundayız. Çünkü dijitale bağlı geçirdiğimiz her dakika, hayatımızda anlam katabileceğimiz miktardan çalıyor...
Dijital alışkanlıklarımız beden sağlığımız kadar önemli değil mi? Hastalandığımızda hastaneye gidip sağlığımıza tekrar kavuşmak için tedavi olurken verimli bir şekilde geçirmemiz gereken bu yılları, geri gelmeyecek ömrümüzün kayıplarını nasıl telafi edeceğiz?
Tüm bu gerçeklere karşı karamsar bir tavır takınıp kendimizi umutsuzluğun karanlığında kaybetmeyelim. Gelin şimdi ne yapacağımızı konuşalım… Konumuza dönersek, bunun etkili bir şekilde nasıl yürütüleceği ile ilgili çeşitli yorumlar yapılabilir, çeşitli yollar denenebilir. Öncelikli olarak ne yapılması gerektiği ile ilgili ilk yapılması gereken, kendimizi analiz etmek ve alışkanlıklarımızı gözden geçirmek; sonrasında ise hedefler belirlemek. Belirlediğiniz bu hedeflere ilk zamanlar uyamadığınızı fark edeceksiniz. Israrla devam edin ve bir yerden sonra bu sınırı daha da aşağı çekmeye başladığınızı ve vaktin daha uzun ve anlamlı geçeceğini göreceksiniz.
Diğer yandan üzerinde durulması gereken başka bir hususu konuşalım… Daha kendimiz seyir zevkini almadan insanların beğenisine sunduğumuz manzaralar gibi, sosyalleşme uğruna başı önüne eğik, toplumdan kopmak gibi. Bu platformların hayatımızda büyük bir zamanı işgal etmesinin yanında başka insanların beğenisine sunarak, sosyal kabul gibi olgulara takılarak özgünlüğünü ve canlılığımızı kaybettiğimiz gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz. Kişilerin beğenisi ve bakış açısının bir yerden sonra amaç haline gelerek kişinin biricikliğine de zarar verebilmektedir.
Toplumsal çöküş ile kültürel yozlaşmanın adeta bir aracı haline gelen kimi sosyal medya akımlarının ve popülaritenin etkisiyle karşılaşılan kontrolsüz içerikleri gözden kaçırmadan... Gelinen noktada dijital dünyanın bir yandan bireysel, diğer yandan toplumsal etkilerini ele almak faydalı olacaktır.
Sizce de artık dijital alışkanlıklarımızı gözden geçirmenin zamanı gelmedi mi?
Muhammet Bağatarhan
24.05.2024
Kendini doğru okuyan, doğru bir şekilde analiz eden insan elbette dijital dünyayı da doğru bir şekilde kullanabilme kabiliyetine sahip olacaktır. Allah kaleminize süreklilik düşüncelerinize verimlilik ihsan eylesin.
Kaleminize sağlık