ÖLÜM SENİ UYANDIRMADAN UYAN!
Yüce Rabimiz; insanları, hayvanâtı ve nebâtâtı yarattı. Onlara ihtiyaçları kadar güç, sıhhat verdi. Beslenmemiz için sayısız nimet verdi. Göz verdi, kulak verdi, akıl verdi. Az da olsa irade verdi. Her şeyi ihtiyacımız kadar verdi. Meselâ gözümüz daha fazla görse idi; elimizin üstündeki veya etrafımızdaki mikropları çıplak gözle görseydik ne yapardık? Kulağımızla havada dolaşan sesleri duysa idik beynimiz tahammül eder miydi? Milyonlarca sesin havada dolaştığını, birbirine de karışmadığını elimizdeki cihazlarla biliyoruz.Allah benim cennete veya cehenneme gideceğimi biliyor. Ve bunu kader defterimde yazmış. O hâlde beni bu dünyaya niçin gönderiyor?” Evet, akıbetinin ne olacağının allah tarafından bilinmesi, insana iradesinin anlamının kalmadığı, zorunlu bir şekilde bir yöne doğru gittiği ve dolayısıyla hayatının anlamının da kalmadığı düşüncesini uyandırabiliyor. Sanki Allah cennete veya cehenneme gideceğini bilmeseydi yaratılışın bir manası olacaktı gibi bir vesveseye kapılabiliyor. Bu soru, kader konusunun o kişinin zihnindeki belirsizliğinden doğan ve mantık açısından da problemli bir sorudur. Çünkü bizim bu dünyaya gönderilişimizin hikmeti ile Allah’ın akıbetimizi bilmesi arasında bir tezat yoktur, ikisi ayrı konulardır. “Dünya ahiretin tarlasıdır.” buyrulmuş. Tarlada çalışmak, tarla ötesi içindir, yani köy içindir, pazar içindir. Bizim bu dünya hayatında tattığımız her türlü lezzet, bir “tarla ziyafetidir.” Asıl lezzet ve saâdet yeri dünya ötesidir; kabirdir, cennettir. Başka bir ifade ile bu dünyaya gönderilişimizin hikmeti, Allah’ın cennete veya cehenneme gideceğimizi bilmesiyle yok olmamaktadır. İnsan bu dünyaya sadece “Cennete mi yoksa cehenneme mi gidecek?” sorusunun cevap bulması için geldiğini zannediyorsa bu soruyu sorar… Böyle bir vesveseden kurtulmanın ve bu sorunun cevabını bulmanın çaresi, âlemin ve insanın yaratılış hikmetini anlamaktır. Bu hikmet anlaşıldığında, pek çok soru da cevabını bulacaktır. Yanlış yaşantılar yanlış düşüncelere dalan biri şunu söyleyebilir.Yiyin, için, sevin, sevilin, dans edin. Eğlenin, gezin! Bir daha gençliğimiz geri gelmeyecek! Yirmili yaşlara dönmemiz mümkün değil. Dolayısıyla bir kere dünya hayatının tadını çıkarın. Bu tehlikeli düşünceye Müslüman şu şekilde hayatına yön verebilir. Yaratılış amacımızı unutup eğlenceye dalmadan elbette helalinden yiyip içeceğiz. Haddi ve sınırı aşmak yok. Rabbimizin mülkünde Rabbimize başkaldırmak yok. Dünyamız için Ahireti yok etmek yok. Yanlış Üslup doğru sözün celladı misali yanlış yaşantıda ahiret yaşantısının ziyan olmasıdır. Kur'an-ı Kerim bu tür yaşantılara bakın nasıl cevap veriyor “Kim dünya hayatı ve onun ziynetini istiyorsa, orada onlara işlerinin karşılığını eksiksiz veririz; orada onlar hiçbir zarara uğratılmazlar. Onlar, ahirette paylarına ateşten başka bir şey düşmeyen kimselerdir. Dünyada ürettikleri boşa gitmiştir; yapıp ettikleri de geçersizdir.” (Hud Suresi 15-16) “Fakat siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa ahiret daha hayırlı ve süreklidir.” (A’la Suresi 16-17)Dünya hayatındaki yaşantısında her şey normalmiş gibi düşüncesi olan insanlara Rabbimiz cevabını ayeti ile şöyle veriyor: “Bize kavuşma ümidi taşımayanlar, dünya hayatıyla yetinip onunla mutlu ve huzurlu olanlar, kanıtlarımıza aldırış etmeyenler var ya, hak ettikleri için onların yeri ateştir. İman edip dünya ve ahiret için yararlı işler yapanlara gelince, rableri onlara, inanmaları sebebiyle yol gösterir; nimetlerle dolu cennetlerde onların bulundukları yerin altından ırmaklar akar. Orada onların duaları, “Sen bütün noksan sıfatlardan uzaksın Allah’ım!”; karşılıklı iyi dilekleri de “selâm” şeklinde olacaktır. Duaları da, “Âlemlerin rabbi olan Allah’a hamdolsun” diyerek son bulur. Eğer insanlar iyi olanı çarçabuk istedikleri gibi kötü olanı da Allah onlar için hemen gerçekleştirseydi derhal sonları gelirdi. Bize kavuşacaklarına inanmayanları, azgınlıkları içinde bocalayıp durmak üzere kendi hallerine bırakırız. İnsanın başına zararlı bir şey geldiğinde yan üstü yatarken veya otururken ya da ayakta iken hemen bize dua etmeye koyulur; onu zararlı durumundan kurtardığımızda ise sanki başına gelen zararı gidermeye bizi çağırıp yalvarmamış gibi inkârcılığa dönüp yoluna devam eder; haddi aşanlara işte bu şekilde yaptıkları güzel görünmektedir. Sizden önceki nice nesilleri, haksızlık ve kötülük yoluna saptıklarında yok ettik; hâlbuki peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişlerdi, ama onların iman edecekleri yoktu. Günah yolunu seçen toplulukları işte böyle cezalandırırız. Nasıl davranacağınızı görelim diye yeryüzünde sizi, onlardan sonra yerlerine getirdik.” (Yunus Suresi 7-14)“Senden önce de hiçbir insana ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ebedî mi kalacaklar? Her can ölümü tadacaktır. Denemek için sizi kötü ve iyi durumlarla imtihan ederiz. Sonunda bize geleceksiniz. (Enbiyâ Suresi 34-35) Yüce Rabbimiz, Kuran-ı Kerîm'in Necm Suresi'nin 39-41. ayetlerinde şöyle buyurmaktadır; “İnsan için ancak çalışmalarının karşılığı vardır. Ona çabalarının karşılığı gösterilecek. Tam tamına karşılığı da verilecektir.”Sonuç olarak, bizim yaratılış gayemiz başka, sonumuzu bilmek başka meselelerdir. Yaratılış amacını anlayan bir insan da bu soruyu sorma ihtiyacı duymayacaktır. Dünya hayatını yaşadığın şu anda sana kesin olarak gelecek olan ölüm gelmeden uyan. 21.08.2023Hasan Yıldız (Eşref AZİZOĞLU)Eğitimci Yazar Dini
Yayınlanma: 21 Ağustos 2023 - 09:57
Eğitimci Yazar Yıldız: "Ölüm Gelmeden Uyan"
Gerçek Urfa Haber Ajansı Köşe Yazarı ve Eğitimci Hasan Yıldız, bu haftaki köşe yazısında “Doğum ve Ölüm” arasındaki yaşamla ilgili “Ahir zaman” konusunda önemli tespit ve önerilerde bulundu.
Dini
21 Ağustos 2023 - 09:57
İlginizi Çekebilir